MARKANININ HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
Markanın hükümsüzlüğü marka hakkının sona erme hallerinden biridir. Hükümsüzlük baştan beri var olan sebeplerden ileri gelmektedir. Bu sebeple markanın iptali ile farklı kavramlardır. Hükümsüzlük, mutlak ve nispi ret sebepleri olmasına rağmen markanın tescil edilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır.
Hükümsüzlük Sebepleri
SMK md. 25/1’e göre hükümsüzlük halleri açısından SMK md. 5’te düzenlenen mutlak ret sebepleri ile SKM md. 6’da düzenlenen nispi ret sebeplerine atıf yapılmıştır. Bu sebeple hükümsüzlük halleri oluşturan haller hem mutlak hem de nispi ret sebeplerinin birleşiminden oluşmaktadır. Burada da başlıklar halinde ve birkaç somut örnek ile hükümsüzlük sebeplerini ifade etmekte fayda bulunmaktadır.
Mutlak ret sebepleri SMK md. 5’te kamu düzenine ilişkin olduğundan kapalı sayı ilkesine göre sınırlı olarak sayılmıştır.
a. Mutlak Ret Sebeplerine Dayalı Hükümsüzlük Halleri
Ayırt ediciliği olmayan veya sicilde gösterilmesi mümkün olmayan işaretlerin marka olarak tescil edilmiş olması (SMK md. 5 / 1-a atfıyla md. 4). Örneğin yan yana yazılmış dört tane Çin veya Kiril harfi.
Somut olarak ayırt edici özelliği bulunmayan işaretlerin tescil edilmiş olması durumu da hükümsüzlük hali olarak düzenlenmiştir (SMK md. 5 / 1 –b). Örneğin; anahtar sözcüğünün çilingir hizmetleri için marka olarak kullanılması.
Tanımlayıcı ifadelerin marka olarak tescil edilmiş olması (SMK md. 5 / 1- c). Örneğin; zeytinyağı için sızma ibaresinin marka olarak tescil edilmiş olması,
Aynı veya aynı türdeki mal ve hizmetler için tescil edilmiş veya daha önce başvurusu yapılmış aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer markaların tescil edilmiş olması.
Ticari hayatta herkes tarafından kullanılan ya da bir meslek, zanaat ve tacir grubunu diğerlerinden ayırt etmeye yarayan işaretlerin marka olarak tescil edilmesi (SMK md. 5 / 1- d). Örneğin; selfy.com ibaresinin fotoğrafçı markası için asli unsur olarak kullanılması. Ancak söz konusu ibareler yardımcı unsur olarak kullanılması durumunda marka olarak tescil edilebilecektir.
Malın doğası gereği ortaya çıkan biçimini veya başka bir özelliği veya teknik bir sonucu elde etmek için gerekli olan veya emtiaya kurucu değerini veren şekil veya başkaca bir özelliğinin esas unsur şeklinde marka olarak tescil edilmiş olması (SMK md. 5/1). Örneğin; otomobil lastiği, gözlük şekillerinin bu mallar için marka olarak tescili mümkün değildir.
Mal ve hizmetin niteliği, kalitesi, menşei ve benzeri durumlarda yanıltıcı nitelikte işaretlerin marka olarak tecil edilmiş olması (SMK md. 5/1). Örneğin Hethiter ibaresinin söz konusu malın yurt dışında üretildiği algısı oluşturması.
Paris Sözleşmesine taraf devletlerin arması, bayrağı, hükümranlık işaretleri, damgaları vb., yine üyesi oldukları devletler arası örgütlerin amblemleri, bayrakları, işaretleri, kısaltılmış isimleri ve benzerlerinin marka olarak tescil edilmiş olması hükümsüzlük halidir (SMK md. 5/1–g). Örneğin Kızılay ibaresi marka olarak tescil edilmeyecektir.
Halka mal olmuş ibarelerin tescil edilmiş olması (SMK md. 5/1–ğ). Örneğin; Nasrettin Hoca, Ömer Halisdemir ibarelerinin tescil edilmiş olması Bunun yanı sıra dini değer ve sembollerin tescil edilmiş olması (SMK md. 5 / 1- h), kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretlerin tescil edilmiş olması (SMK md. 5/1-ı), tescil edilmiş coğrafi işaretten oluşan veya bu ibareyi içeren markanın tescil edilmiş olması (SMK md. 5/1-i) ( Örn: Sivas Köftesi), mutlak hükümsüzlük nedenidir.
Ancak kanununda mutlak ret sebeplerinin istisnaları da düzenlenmiştir. Mutlak ret sebebinin ilk istisnası kullanım sonucu ayırt edicilik kazanmış markalardır (SMK md. 5 / 2). Buradaki kullanım sıradan kullanım olarak değerlendirilmemeli, yoğun tanıtım ve reklamlarla ortalama tüketici kitlesi nazarında ayırt edicilik kazanmış olması gerekir. Bu duruma örnek olarak kek çeşidi olan ‘browni’ sözcüğünün marka olarak tescil edilmesi gösterilebilir. Diğer yandan önceki marka sahibinin izin verdiği durumlarda SMK md. 5 /1-ç’deki tescil engeli kalmış olacaktır (SMK md. 5/3).
b. Nispi Ret Sebeplerine Dayalı Hükümsüzlük Halleri
Nispi ret sebepleri sadece ilgilileri tarafından ileri sürülebilen kamu düzenini ilgilendirmeyen ve resen nazara alınmayan tescil engelleridir.
Tecil başvurusu yapılan markanın daha önce tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış marka ile aynı veya benzer mal ve hizmetleri kapsaması ile birlikte aynı ya da benzer olması, bu durumunda halk tarafından karıştırılma ihtimali bulunmasına rağmen tescil gerçekleşmişse hükümsüzlük davası açılabilecektir (SMK md. 6/1). Bu hükmün SMK md. 5/1–ç’den farkı ise “benzerlik” kavramının hem marka hem de kullanıldığı alan açısından ortaya çıkması, bunun yanında ortalama tüketici nazarında karıştırılma ve bağlantı kurulması ihtimalidir.
Ticari vekil veya temsilcinin marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın benzerinin veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin tescil edilmiş olması (SMK md. 6/2).
Başvuru tarihinden veya olması halinde rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticari faaliyet sırasında kullanılan bir işaret marka olarak tescil edilmişse önceki hak sahibinin hükümsüzlük davası açma hakkı vardır (SMK md. 6/3). Söz konusu madde marka hukukunda geçerli olan tescil ilkesinin istisnasını oluşturmaktadır. Bu ilke ise gerçek hak sahipliği olarak adlandırılmaktadır.
Paris sözleşmesi kapsamında tanınmış bir marka ile aynı veya benzer nitelikteki yine aynı veya benzer mal ve hizmetler bakımından tescil edilmiş olması nispi hükümsüzlük sebebidir (SMK md. 6/4). Paris Sözleşmesi kapsamında tanınmış bir marka taraf ülkelerin bir kısmı tarafından bilinen markadır. Bilinme unsuru, herkesi değil sadece markanın hitap ettiği müşteri çevresini kapsamaktadır.
Daha önce tescil edilmiş veya tescili için başvurulmuş bir markanın Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaşması sebebiyle haksız bir fayda sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edicilik özelliğinin zarar görebileceği durumda haklı bir sebebin bulunmaması durumunda başvurunun itiraz üzerine reddedilmesi gerekirken tescil edilmiş olması nispi hükümsüzlük halidir. Ayrıca başvurunun aynı, benzer veya farklı mal ve hizmetler açısından yapılmış olması önem arz etmez (SMK md. 6/5). Bahadır’a göre maddede geçen haklı sebep kavramı, önceki marka sahibi ile başvuru sahibi arasındaki sözleşmeye dayalı ilişkidir. Bir diğer husus ise madde metninde geçen “tanınmışlık düzeyi” ifadesidir. Bu ifade ile tanınmışlığın tüm Türkiye’de değil ülkenin belli bir kesiminde gerçekleşmiş olmasını yeterli görülmüştür.
Marka başvurusunun başkasına ait kişi ismi, ticaret unvanı, fotoğrafı, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesine rağmen tescilinin yapılmış olması da nispi hükümsüzlük halidir (SMK md. 6/6).
Süresi içerisinde yenilenmeyen ortak veya garanti markaları ile aynı veya benzer işaretlerin aynı veya benzer mal veya hizmetler açısından tescil edilmiş olması ve koruma süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmemiş olması (SMK md. 6/7).
Süresinde yenilenmeyen markalar ile aynı veya benzer işaretlerin aynı veya benzer mal veya hizmetler açısından tescil edilmiş olması ve koruma süresinin bitiminden itibaren iki yıl geçmemiş olması (SMK md. 6/8).
Marka başvurusunun kötü niyetli olarak yapılmış olması (SMK md. 6/9). Suluk / Karasu / Nal’a göre söz konusu durumun kötü niyetin hiçbir şekilde korunmayacağı nedeniyle mutlak ret sebebi olarak sayılması gerekmektedir. Bahadır ise SMK md. 6/9’da düzenlenen hakkın kötüye kullanılması kavramı ile md. 5’te düzenlenen mutlak ret sebeplerinin birbirinden farklı olduğunu bu sebeple mutlak ret sebepleri başlığı atında düzenlenmemesi gerektiği görüşündedir. Kanaatimizce, Bahadır’ın görüşü isabetli olup, spekülasyon markalarının ve savunma markalarının kurumca resen tespiti mümkünken tuzak markalar ile engelle markalarının (kurum tarafından bu konuda itiraz olmaksızın) tespiti mümkün değildir. Zira bir kimsenin tescilsiz olarak markayı kullanabilmesi mümkündür. Bu sebeple mutlak ret nedenleri arasında düzenlenmemesi yerindedir.
SMK md. 25 / 6 “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.” şeklindedir. Bu madde ile sessiz kalma yoluyla hak kaybı hali düzenlenmiştir. Bu ise nispi ret nedenlerinin istinası mahiyetindedir.
Hükümsüzlük Davası
a. Hükümsüzlük Davasının Hukuki Niteliği
Markanın hükümsüzlüğü davası, hem kamu menfaatini hem de özel menfaati koruma amacına hizmet etmektedir. Hükümsüzlük davasında mahkemece hükümsüzlükle birlikte markanın sicilden terkinine karar verildiğinden eda davası niteliğinde olduğu kabul edilmektedir. Ancak bazı yazarlar, markanın sicilden terkinin içerdiğinden, yani bozucu yenilik doğurucu nitelikte bir dava olduğundan inşai dava kategorisinde değerlendirmektedir. Kanaatimizce de; hükümsüzlük davası inşai dava niteliğindedir. Nitekim HMK md. 108’de “kanunlarda aksinin belirtilmedikçe” ifadesinin yer aldığı, bu sebeple SMK md. 27/1’e göre geçmişe etkili olduğu, söz konusu dava ile korunan marka hakkının ortadan kaldırıldığı, karar ile birlikte bozucu yenilik doğuran durum ortaya çıktığı açıktır.
b. Görevli ve Yetkili Mahkeme
SMK md. 156 maddesi uyarınca tek hakimli asliye mahkemesi derecesindeki Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri’dir. Söz konusu mahkemelerin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Ancak bu yerlerde Asliye Ticaret Mahkemesi kurulu olsa bile görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.
Yetkili mahkeme ise davalının yerleşim yeri mahkemesidir (SMK md. 156). Markanın hükümsüzlüğü davası YİDK kararının iptali talebi ile birlikte açılması halinde Ankara FSHM kesin yetkilidir. Diğer yandan hükümsüzlük davası marka hakkına tecavüz davası ile birlikte açıldığı durumlarda yetkili mahkeme davacının yerleşim yeri, hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği ya da etkilerinin meydana geldiği yer mahkemeleridir.
c. Davanın Tarafları ve Dava Açma Süresi
Davacı olabilecek kişiler SMK md. 25/2’de menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıdır. İlgili kamu kurum ve kuruluşuna Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak gösterilebilir. Diğer yandan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının da davacı sıfatının olduğunun kabul edilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Avukat ibaresinin tescil edildiği durumlarda şartlarının oluşması halinde TBB davacı olabilecektir. Davalı ise SMK md. 25/3’te davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı marka sahipleri ve bunların hukuki halefleridir. Lisans hakkı sahibi lisans alana ve marka üzerindeki rehin hakkı sahibine dava açılamayacaktır. Ayrıca Türk Patent aleyhine de hükümsüzlük davası açılamaz (SMK md. 25/3-2. cümle).
SMK’de tescil devam ettiği sürece hükümsüzlük davasını bir süreye tabi kılmamıştır. Ancak önceki marka sahibi, markasının kullanıldığını biliyorsa veya bilmesi gerekiyorsa bu duruma birbirini izleyen beş yıl sessiz kalmış ise artık önceki marka sahibinin kötü niyetli olmaması durumunda açmış olduğu hükümsüzlük davası dinlenmeyecektir (SMK md. 25/6). Kötü niyetli tescillerde beş yıllık süre uygulanmayacaktır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı sadece nispi ret nedenlerine bağlı hallerde uygulanabilir niteliktedir.
ç. Hükümsüzlük Sebeplerinin Mahkemece İncelenmesi
Hükümsüzlük sebeplerinin somut olayda olup olmadığı mahkemece resen ele alınacak bir durum değildir. Yargıtay bu konuda farkı kararlar vermiştir. Öncelikle mutlak ret nedenine bağlı hükümsüzlük hallerinin resen nazara alınacağına hükmetmişken daha sonraki kararlarında taleple bağlılık ilkesi gereğince hangi hükümsüzlük sebebine dayanılmış o sebep üzerinde araştırma yapılabileceğine karar vermiştir. Ancak Yargıtay 2013 tarihli bir kararında ise mahkemenin dilekçede dayanılan vakıadan hangi hükümsüzlük halinin meydana geldiğinin belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır.
Diğer yandan markanın hükümsüzlüğü davası açıldığında mahkemece markanın tescilli olup olmadığı kurumdan sorulması gerekmektedir. Zira tescil edilmemiş bir markanın hükümsüzlüğü talep edilemeyecektir.
d. Hükümsüzlük Kararının Etkisi
Markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi durumunda bu karar marka başvurusunun yapıldığı tarihten hüküm ve sonuç doğuracaktır (SMK md. 27/1). Hükümsüzlük kararı şeklen kesinleşmesi ile birlikte mahkemece karar kuruma bildirilmesine müteakip terkin işlemi yapılarak bu bültende yayınlanır. Bu karar herkese karşı hüküm doğurmaktadır (SMK md. 27/5).
SMK md. 27/3-a’ya göre, hükümsüzlük kararından önce dava konusu markaya ilişkin olarak marka hakkına tecavüz davasının kesinleşmiş ve uygulanmış olması durumunda buna hükümsüzlük kararı bunu etkilemeyecektir. Kanımızca tecavüz davası kesinleşmiş olmasına rağmen karar henüz icra edilmemiş olması durumunda da hükümsüzlük kararı geçmişe yürüyecektir.
SMK md. 27/3–b’de ise karardan önce kurulmuş ve uygulanmış sözleşmeler hükümsüzlük kararından etkilenmez. Bu sözleşmeler uyarınca ödenmiş olan bedelin kısmen veya tamamen iadesi hakkaniyete uygun düştüğü ölçüde istenebilir (SMK md. 27/4). Ancak her iki halde de önceki marka sahibi kötü niyetli ve bu durumun oluşmasına ağır kusurları ile sebebiyet vermişlerse tazminat sorumluluğu altındadır (SMK md. 27/3). Bahadır, mutlak ret sebebine bağlı hükümsüzlük halinin geçmişe etkili olduğunu, nispi ret sebeplerine (kötü niyet hariç) bağlı hükümsüzlük hallerinin ise geleceğe etkili olması gerektiğini savunmaktadır. Söz konusu fikre, SMK md. 27/1 hükmü ile açıkça çeliştiğinden dolayı katılmak mümkün değildir.
MARKANIN İPTALİ DAVASI
Markanın iptali, markanın hükümsüzlüğü kavramından farklı olup, tescilden sonra marka sahibinin nezdinde ortaya çıkan sebeplerle marka hakkının sona ermesidir. Hükümsüzlük hali tescil sırasında var olan ve tescile engel haldir. Bunun yanında iptal ise marka hakkı sahibinin hareketleri veya hareketsizliği neticesinde sonradan ortaya çıkan durumdur. Hükümsüzlük geçmişe etkili iken iptal geleceğe etkilidir.
1. İptal Halleri
Markanın iptal sebepleri SMK md. 26/1’de sınırlı sayıda sayılmıştır. Bu kapsamda iptal halleri şu şekilde ifade edilebilir:
SMK md. 26/1 düzenlenen ilk iptal sebebi markanın tescil tarihinden itibaren tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi bir şekilde kullanılmaması veya kullanımına beş yıl kesintisiz bir şekilde ara verilmesidir (SMK md. 26/1-a, 9/1). Markanın kullanılmaması sebebiyle iptalini öngören maddenin düzenlenmesinin nedeni, marka sicilinin kullanılmayan markalar ile gereksiz olarak doldurulmasını engellemek ve bu yolla doğabilecek uyuşmazlıkların sayısını engellemektir. Markanın Türkiye’de kullanılması, malın ithal edilmesi durumunda söz konusu olmayacaktır. Ancak markanın ayırt edici unsuru değiştirilmeden farklı hallerde kullanılması, ihracat saikiyle mal ve ambalajlarda kullanılması, marka sahibinin izni ile kullanılması markasal kullanımdır (SMK md. 9/2 –a, b, 3). Ciddi kulanım ise markanın ticari niyet ile kullanılmasıdır.
Markanın tecilli olduğu mal ve hizmetlerde yaygın isim haline gelmesidir (SMK md. 26/1-b). Bu durumda markanın iptal edilebilmesi için markanın yaygın ad haline gelmesine marka sahibinin sebep olması gerekmektedir.Bu halde marka sahibinin kusuru aranmaz. Örneğin; Vazelin, Aspirin gibi ifadeler artık bir marka adı olarak değil bir ürün adı olarak kullanılmaya başlandığından diğer şartların da varlığı halinde iptali söz konusudur.
Markanın tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından halkı yanıltıcı hal almasıdır (SMK md. 26/1-c). Örneğin; Pamuk isminin pantolon markası olarak tescil edilmiş olması ve daha sonra sentetik kumaştan yapılan pantolonlarda kullanılması halinde halkta söz konusu ürünlerin pamuktan yapıldığı yanılgısının doğması.
Son iptal sebebi ise garanti markasının veya ortak markanın teknik şartnameye aykırı olarak kullanmasıdır (SMK md. 26/1–ç). Bu durumda ilk önce aykırılığın düzeltilmesi için Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvurulacak, kurum tarafından marka sahibine aykırılığın düzeltilmesi için süre verilecektir. Bu sürede aykırılık giderilmezse iptal gündeme gelecektir (SMK md. 32/7).
SMK md. 26/6’da markanın iptaline ilişkin bir istisna düzenlenmiştir. Bu kapsamda markanın kullanılmaması kesintisiz olarak gerçekleşmesine rağmen iptali talep edilmeden önce SMK md. 9 kapsamda ciddi olarak kullanımı gerçekleşmişse artık iptal davası açılamayacaktır. Ancak bu hükmün uygulanabilmesi için bu ciddi kullanımın iptal talebinden en az üç aydan daha fazla bir süre önce gerçekleşmesi gerekmektedir (SMK md. 26/4).
2. İptal Davası
İptal hallerinin mevcut olması halinde iptal talebi 5000 sayılı Kanunun 2. maddesi uyarınca Türk Patent Kurumu’na yapılacaktır. Ancak SMK md. 192/1-a’da SMK md. 26’nın yayımı tarihinden itibaren yedi yıl sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. SMK’nin geçici 4. maddesinde SMK md. 26 yürürlüğe girene kadar iptal yetkisinin mahkemeler tarafından kullanılacağı düzenleme altına alınmıştır. Bu sebeple 10.01.2024 tarihine kadar markanın iptaline mahkemeler karar vereceklerdir. Markanın iptali davasında görevli mahkeme Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’dir. Söz konusu mahkemenin kurulu olmadığı yerlerde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme ise davalı marka sahibinin yerleşim yeridir. Marka sahibinin Türkiye’de yerleşim yerinin bulunmaması durumunda marka vekilinin işyerinin bulunduğu yer mahkemesi, marka vekilinin işyeri davanın açıldığı tarihte sicilden silinmişse Ankara mahkemeleri yetkilidir. Davacılar ilgili kişileridir (SMK md. 26/2). Bunlar markaya konu işareti kullanma olanağı kısıtlanan kişilerdir. Diğer yandan Cumhuriyet Savcıları, kamu kurum ve kuruluşları, tüketiciler de markanın iptalini talep edebileceklerdir. Davalı ise iptali talep edilen markanın sicilde kayıtlı sahibi veya hukuki halefleridir (SMK md. 26/3). Lisans alan ve rehin sahibi davalı olarak gösterilemeyecektir (SMK md. 26/7).
SMK md. 26/7’de idari iptal prosedürü düzenlenmiştir. SMK md. 26/7: “ İptal talepleri, iptali istenen markanın sahibine tebliğ edilir. Marka sahibi bir ay içinde talebe ilişkin delillerini ve cevaplarını Kuruma sunar. Söz konusu bir aylık süre içinde talep edilmesi halinde Kurum bir aya kadar ek süre verir. Kurum gerekli gördüğü takdirde ek bilgi ve belge sunulmasını isteyebilir. Kurum, iddia ve savunmalar ile sunulan deliller çerçevesinde dosya üzerinden kararını verir.” şeklindedir. Verilen bu karara karşı yargı yoluna başvurulabilecektir. İptal kararının kesinleşmesinden sonra söz konusu marka terkin edilerek durum bülten ile duyurulur (SMK md. 27/7).
İptal davası SMK md. 26/1–b,c,ç açısından bir süreye tabi değildir. Ancak SMK md. 26/1-a’da kullanmamaya bağlı olarak beş yıllık bir dolaylı süre söz konusudur. Markanın kısmen iptaline karar verilmesi mümkündür. Yani marka tescil edildiği bir kısım mal ve hizmetler açısından iptal edilmişse kısmen iptal söz konusu olacaktır. Ancak bu halde marka örneğini değiştirecek şekilde iptal kararı verilemeyecektir (SMK md. 26/5). Markanın iptali karşı herkese karşı ileri sürülebilecektir. İptal kararları kural olarak ileri etkilidir. İptal kararı talep tarihinden itibaren etkili olacaktır. Ancak iptal halinin daha önceki bir tarihte doğmuş olduğu ispat edilmiş ve iptal tarihi olarak bu yönde açık bir talep varsa iptal kararı bu tarihten itibaren hüküm ifade edecektir. SMK md. 27/3-a’ya göre iptal kararından önce, markanın hakkına tecavüz nedeniyle açılmış davalarda verilen kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar iptal kararının geriye dönük tesirinden etkilenmeyecektir.
Av. Sefa Berat KARABAĞ
KAYNAKÇA
BAHADIR Zeynep, Markanın Hükümsüzlüğü ve İptali, Turan Kitabevi Yay. Ankara 2018
BEKTAŞ İbrahim, Sınai Mülkiyet Kanununa Göre Markanın Kullanmama Nedeniyle İptali-AB Adalet Divanı’nın Güncel Kararları Işığında Bir Değerlendirme, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi Cilt:17, No: 2 (Yıl: 2018).
ÇAĞLAR Hayrettin, Tescilli Markanın Kullanılmaması ve Hukuki Sonuçları, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XXI, Y. 2017
ÇOLAK Uğur, Türk Marka Hukuku, 3. Bası, On İki Levha Yay. İstanbul 2016
DOĞAN Beşir Fatih, Türk, Alman ve AB Hukukuna Göre Marka Olamayacak İşaretlerin Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazanarak Tescil Edilebilirliği Sorunu, FRM Dergisi, 2006, Sayı 3
GÖKÇEN Görkem, Markanın Hükümsüzlüğü ve Hukuki Sonuçları, Lykeıon Yay. Ankara 2017
KAYA Begüm, Markanın Kullanılması Zorunluluğu ve Kullanılmamasına Bağlı Sonuçları, Hacettepe Ün. Sosyal Bilim Ens., Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2019
KIRCI N. Berkay, Markanın Hükümsüzlüğü, TBB Dergisi, Sayı: 66, Yıl: 2006
SULUK Cahit / KARASU Rauf / NAL Temel, Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yay. Güncellenmiş 3. Bası
www.sinerjimevzuat.com.tr.